İŞÇİLİK ALACAKLARI YÖNÜNDEN BELİRSİZ ALACAK DAVASI
- T Y K L e g a l
- 8 Eki 2019
- 3 dakikada okunur
Belirsiz alacak davası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107.maddesinde ilk kez yasal olarak düzenlenmiştir. Bu hükme göre, belirsiz alacak davası açılabilmesi için birtakım şartların birlikte bulunması gerekir. Öncelikle alacaklının alacağının miktarını veya değerini tam ve kesin olarak belirlemesinin mümkün olmaması yahut kendisinden beklenilememesi gerekir. Bundan başka, davasına konu hukuki ilişkinin somut olarak ortaya konması ve geçici bir dava değerinin gösterilmesi de şarttır. Belirsiz alacak davasının en geniş uygulama alanı bulacağı alanlardan birisi de iş hukukudur. Nitekim, iş davalarında pek çok belirsizlikler bulunmakla yargılama sırasında ortaya konularak alacak netleşebilmektedir. Özellikle, işçilik alacaklarının hesabında işverenin tuttuğu kayıtlar ön planda olduğundan işçinin kendi imkanlarıyla bu kayıtlara ulaşması mümkün olmayabileceği gibi, işverence tutulması gereken kayıtların tutulmaması da söz konusu olabilmektedir.

6100 sayılı HMK ile birlikte hukukumuzda yasal olarak düzenlenen belirsiz alacak davasının mahiyeti halen tartışmalı olup, hangi alacaklarda söz konusu olup olamayacağı netlik kazanmamıştır. Özellikle işçilik alacakları hususunda doktrinde iki farklı görüş bulunmaktadır. Yargı kararları ise halen yerleşik değildir. İşçilik alacaklarının, alacağını en iyi işçinin bileceğinden hareketle baştan itibaren belirli olması sebebiyle belirsiz alacak davası açılamayacağı yönünde ileri sürülen görüşler bulunmaktadır. İşçilik alacaklarına ilişkin davalarda işçinin alacağını hesaplamasına esas teşkil eden hizmet süresi, işçinin ücreti gibi bilgi ve belgelerin işçi işveren ilişkisi sonlanan, işveren ile arasında husumet bulunan işçi tarafından erişilebilmesinin neredeyse imkansız olmasından yola çıkan bir diğer görüş ise, işçilik alacaklarında belirsiz alacak davası açılabilmesi gerektiğini savunmaktadır.
İşçilik alacaklarına ilişkin olarak kesin bir şekilde belirsiz alacak davası açılabilir veya açılamaz şeklinde yorum yapmanın doğru olmayacağı kanaatindeyiz. Özellikle işçinin alacağını en iyi kendisinin bildiği varsayımından hareketle iş davalarında belirsiz alacak davasına yer vermeyen görüşün kabulü halinde, işçinin alacağına ulaşması son derece zorlaşacaktır. Bu görüş uygulamadan uzak bir görüş olup, belirsiz alacak davası kurumunun sunduğu ayrıcalıklardan işçinin mahkum bırakılması sonucunu doğurur. Yine, bütün işçilik alacaklarının belirsiz olduğunun kabulü de yasa hükmünü amacından saptıracaktır.
Bütün işçilik alacakları bakımından, halin icabına göre açılan davaya konu alacağın belirli olup olmadığı, belirlenmesinin objektif şartlarla davacıdan beklenememesi halleri göz önüne alınarak değerlendirme yapılmalı ve davanın türüne karar verilmelidir. Özellikle işçinin ücretinin ve hizmet süresinin belirli olmaması hallerinde, bu kalemlere bağlı olarak hesaplanan diğer işçilik alacakları da belirsiz kalacaktır. Ancak, yalnızca taraflar arasında ücret veya hizmet süresi ile ilgili uyuşmazlık bulunması alacağı belirsiz hale getirmez. Bilakis davaların özünde uyuşmazlık vardır. Öyle bir durum söz konusudur ki, işverenden bulunan kayıtlar veya tanıklar dinlenmeksizin alacağın hesaplanabilmesi mümkün değildir. Bu gibi hallerde belirsiz alacak davası açılabilmesi gerekir. Ve fakat, işçinin alacağının hesaplanmasında dikkate alınacak tutarlar belliyse hangi tür işçilik alacağı olursa olsun belirsiz alacak davası olarak değerlendirilemez.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu da 2016/6 E. 2017/5 K. sayılı kararında tüm bu hususları vurgulayarak belirsiz alacak hususundaki değerlendirmenin her bir davanın özellikleri bakımından yapılması ve alacakların belirli veya belirlenebilir gerektiğine karar vermiştir.
Meslek hastalığı veya iş kazası yahut kişilik haklarına saldırı sonucu açılan maddi ve manevi tazminat davalarının belirsiz alacak davasına konu olup olmayacağı da doktrinde 21 tartışmalıdır. Maddi tazminat konusunda belirsizliğin olduğu genel kabul haline gelmiş olmakla birlikte, manevi tazminatın belirsiz alacak davasının konusu olup olamayacağı ise halen çokça tartışılmaktadır. Kanaatimizce manevi zarar, zararın ortaya çıkışıyla birlikte oluşmuş ve esasen para ile ifade edilemeyen bir zarardır. Buradan hareketle, hakimin takdir yetkisi gibi durumların alacağı belirsiz hale getirmeyeceği düşünülmelidir. Zarar gören, manevi zararının parasal karşılığını bizzat ifade edebilmelidir.
Sonuç olarak, uygulamada belirsiz alacak davası konusu halen oturtulabilmiş değildir. Farklı görüşler ve farklı yargı kararları bulunmaktadır. Genel geçer bir kuralın oluşturulmasının sağlıklı sonuçlar vermeyeceğinin altı çizilmelidir. Dava konusu olayın özelliklerine göre, objektif değerlendirmelerle dava türünün saptanması gerekmektedir
KAYNAKÇA
ALP, Mustafa /ÇELEBİ, Duygu; “İş Yargılamasında Belirsiz Alacak Davası”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası Prof. Dr. Fevzi Şahlanan’a Armağan Sayısı, Y. 2016 C.74, s.83-137
BASIM, Aybüke, “Kısmi Dava, Belirsiz Alacak Davası ve Manevi Tazminat Taleplerinin Bu Davalara Konu Olup Olamayacağı Sorunu” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.65 S.4 Y.2016, s.2685-2723
BİLGİLİ, Abbas; İş Yargısında Belirsiz Alacak Davası, Adana 2016 ÇAYAN, Gökhan; “Türk Hukuku’nda Belirsiz Alacak Davası, Karşılaştırmalı Hukuk Açısından Bir Değerlendirme” Legal Hukuk Dergisi, Y.2013 C.11 S.130, s.105-146
ÇİL,Şahin / KAR, Bektaş; İş Yargısında Belirsiz Alacak Davası ve Kısmi Dava, Genişletilmiş 2. Bası, Ankara 2012
Comments